Ciddiyetsiz, kendine her yerde Quyin diyor ve adı Melike.

21 Haziran 2015 Pazar

[İskambil Kartları Blog Turu #5] Amozon Efsanesi Üçlemesi 1 | Zincirlenmiş Kalpler - Büşra Toraman


Gerek Büşra Toraman hayranları olsun gerek fantastikseverler olsun merakla beklenen kitabımız Zincirlenmiş Kalpler'in turunu yapma şerefi, İskambil Kartları olarak bize kısmet oldu. Yine şanslıyız anlayacağınız. :D

Biliyorsunuz Ephesus Yayınları şu sıralar ciltli kitaplara farklı bir boyut getirdi, şu kapak kısımlarını rengarenk basıyorlar. (Açıklayamadım kendimi  ya hfjkgh O kısma ne ad veriliyor ki Allah aşkına?) Ve yani... Of sizce de çok mükemmel değil mi? Zincirlenmiş Kalpler'in kapağına zaten ölüyorum, bir de cildi çıkardıktan sonra içinden böyle müthiş bir saks mavisi çıkınca az daha kalp krizi geçiriyordum. Masaya koyup saatlerce fotoğrafını çekebilirim sanırım. Bir kitabı en çok içerik açısından beğenirsiniz, belki yazarın kalemine hayran kalırsınız, sayfa kalitesini onaylarsınız, kapağına bayılırsınız... Ben kitabın fotojenikliğine vuruldum arkadaşlar.

Büşra Toraman'ın fantastik dalında aldığı övgüller belli olunca, kitabı elime aldığım gibi okumaya başladım. Hatta biz tur grubu olarak da oldukça mutluyuz, satışa sunulduğu gibi bize yollandığı için birçok kişiden önce bize ulaştı. Şuan aldığımız duyumlara göre internet sitelerinde neredeyse tükenmiş bile, biz şanslı takımız anlayacağınız.

Kitap, karizmatik FBI ajanımız Gregg Reese'in  sekiz yıl önce acı bir şekilde ayrıldığı Blacksburg'e, üniversite cinayetlerinin sırrını çözmek ve katili yakalamak için geri dönmesiyle başlıyor. Olayı daha yakından inceleyebilmek için üniversitede eğitim görevlisi olarak göreve başlamasına rağmen cinayetler ile ilgili ne bir ipucu, ne bir kanıt bulabilen Gregg, tam bir çıkmaza düşecektir. Ta ki hayatına birden giren vahşi Amazon kızı Aleka ile karşılaşana kadar.

Zincirlenmiş Kalpler'in yaklaşık ilk 150 sayfasını okuduğumda kitabın ana temasının bir cinayet olduğunu düşünüyordum fakat daha sonra gelen olaylarla düşüncelerim çok başka yerlere gitti. Sanki ilk baştaki cinayet olayı, seriye sadece giriş için ayarlanmış gibiydi. Hani bir hikaye yazarken büyük olayı patlatmak için önceden yaşanması gereken küçük olaylar vardır ya, kitapta bu çok güzel işlenmişti. En başta, "Bu ikisini nereye bağlayabilir ki maksimum?" derken sonlara doğru cidden şok oldum. Siz de okuyun, siz de olacaksınız...

Bir Türk yabancı karakterlerle hikaye yazdığında kültür farklılıklarından dolayı ortaya absürt şeyler çokça çıkabiliyor. İnanın, buna kendim de şaşırdım, ZK'da bir kere bile o absürtlüğe rastlamadım. Hatta bir ara kapağı çevirip Büşra Toraman yazıp yazmadığını yeninden kontrol etme ihtiyacına girdim, yabancı bir yazar gibi konuyu bu kadar profesyonel bir şekilde ele alabilmesi gerçekten takdire değerdi. 

Kitapta beni rahatsız eden tek nokta dış görünüşleri hakkında pek bir fikir elde edememekti. Tabi Aleka'nın kitap boyunca bahsedilen alev dövmelerini kast etmiyorum, Cleite'i, Glauce'u, Gregg'i... Dış görünüşleri hakkında net bir izlenime kapılabilmek için kitabın birkaç bölümünde okumanın gerekli olduğunu düşünürüm çünkü bilinçaltıma o şekilde yerleşiyor ama ben, zavallıcak; Gregg'in ela gözlü olduğunu sadece bir yerde okuyup kitap boyunca, "Greeeeeggg eeelaaa gööözlüüüğ" diye kendime hatırlatma yapmak zorunda kaldım. Bu çok da büyük bir sıkıntı değil, ama biricik yazar yorumlarımızı merak ettiğini söylediğinde bu noktaları da es geçemeyeceğimi fark ettim. Seri daha uzun arkadaşlar, her kitapta düzeltilen bir nokta 3. kitapta mükemmelliyeti doğurur diye düşünüyorum.

Kısacası, çoğunluğun almak için delirdiği bir kitap olduğunu bilsem de yine de tavsiye etmekten geri durmayarak, alın ya kitabı diyorum. Alta kitaptan bayıldığım bir bölümü ve tasarımcımızın -Ellerin dert görmesin Serhat- emeği olan o mükkemmel alıntıları bırakıyorum. Kendinize iyi bakın, yeni turda görüşmek üzeree! :D








5 Haziran 2015 Cuma

[İskambil Kartları Blog Turu #4] Gece Gezginleri Jacob - Jacquelyn Frank

Geldik İskambil Kartları olarak 4. turumuz olan Gece Gezginleri Serisi'nin ilk kitabı Jacob'a.  Gece Gezginleri serisi yurt dışında Nightwalkers adı altında yayınlananmış, her bir kitabı Jacob'da da görüldüğü üzere ana karakter olan erkeklerin ismini alan böyle uzuunca tatliş bir seri. Biz de Pegasus Yayınları'nın sponsorluğunda bu seriyi Türk kitap kurtlarına tanıtma şerefi ilk bize ait olsun istedik, aldık elimize haşmetli Jacob'ı. 

Yandaki kapak, Jacob'un orijinal kapağı ve ben bu kapağıyla Türkiye'de yayınlanmadığına müthiş sevindim. Tur grubu olarak bizim elimize kargoyla ulaştı, belki bazılarınız için de bir sorun teşkil etmez ama kitapçıya gidip şu kitabı eline almaya utanacak olanlar vardır. İnsanları bilirsiniz, sadece dışarıdan bir bakış atıp sizi yargılamaya bayılırlar. Ha ben bu konuda kusursuz bir insanım diyemem ama yine de bu tip şeyler oldukça saçma geliyor. Dilerim ki serinin diğer kitapları da kendi kapaklarıyla değil de bu şekilde satışa sunulur.

 Jacob, 700 yaşına merdiven dayamış en yaşlı iblislerden biri ve aynı zamanda da bir İnfazcı. İblislerin insanlara aşık olmaları iblis yasalarına göre kesin bir şekilde yasak ve bu yasanın uygulanmasını sağlayan kişi de kadim İnfazcı'mız Jacob! Adalet yargısı dillere destan, yakışıklı mı yakışıklı, iblislerin gözünde bir canavar bu Jacob, göreve getirildiği 400 küsür seneden beri hiçbir insan dişisinin etkisine kapılmamıştır. Ta ki Isabella'ya dokunana dek.

Şimdi bu anlattıklarımla ön yargıya kapılanlar olduysa onların bir kısmını kenara atsın. Tamamını demiyorum bak, bir kısmını. Çünkü kitap ön yargıya çok müsait bir durumda. Kabul ediyorum, ben de tamamen objektif olarak başlamadım okumaya. Hatta baş kısımlarında "Çok mantıksız, neden, hani iblisler kötüydü, neden kimse değil de Isabella?" diye çok homurdandığım oldu ama kitabı bitirmeden net bir yargıya varmamak gerekiyormuş. Devamında kitabı gerçekten sevdim, sürükleyiciydi, merak ettiriciydi. Birkaç yerinde anlayabilmek için iki kere okuduğum zekice espriler vardı, yerine göre de komikti.

Sansasyon yaratacak bir kitap diyemem ama kuru kuruya romantizm de bir yere kadar sarıyor insanı, ben böyle içerisinde fantastik ögelerin de olduğu aşk hikayelerine bayılıyorum ben. Yazarın ülkemizde yayınlanan ilk kitabı -23 kitabı var da maşşaallah- buydu ve ben diğer serilerini de çok merak ettim bu kitaptan sonra. 

Pegasus'un en son okuduğum kitabı Labirent serisiydi ve ondan sonra Jacob'u okumak için açtığımda puntoları görünce kalp krizi geçiriyordum. 335 sayfa ama eğer ki Labirent'in puntosuyla ve aralıkalarıyla basılsaydı rahat bir 500 sayfa ederdi. Şimdi bu kıyaslamayı neden yaptın Quyin derseniz, böyle küçük puntolu ve satırları arasında böyle az aralık bırakılan bir kitaba göre oldukça hızlı okunuyordu, bu beni şaşırttı. 

Kitapta cinsel sahneler ağırlı olmasa da 5-6 kere yer alıyordu ve ben kadının kalemini o noktalarda çok beğendiğimi fark ettim. Normal cinsellik kitaplarında artık hepsi sanki birbirinde bakıp yazıyormuş gibi bir hisse kapılıyordum ama tabii onları da suçlayamam, iki insanın birleşimiyle bir İblis'le bir... 

Neyse işte. Olsun o kadar dedirtti. Duygular yoğundu anlayacağınız ghjklş. 

"Isabella!" Kızgın bir sesle konuşuyordu ama sonunda kahkahasını bastıramadı.
"Bana cevap verecek misin vermeyecek misin?"
"Bana soru mu sormuştun ki?"
"Sana evlenme teklif ettim sanırım."
"Ah... Önümde diz çöktüğünü filan hatırlamıyorum hiç," dedi Jacob.
"Bak, modern bir kadın olabilirim ama bu biraz aşırıya kaçıyor. Elmas yüzük de istersin sen şimdi."
"Aslında, bana zümrüt daha çok yakışır," diyerek gülümsedi Jacob.


Eğer kitaba 10 üzerinden bir puan vermem gerekirse bu 7 olur. 10 verebileceğim kadar "Muhteşem" değildi, 9 verebileceğim kadar "Harika" değildi ve 8'i de konduramadım. Yine de 7 bence bir kitabı okumak için çok geçerli bir puan, kütüphanenizde bulunmasını tavsiye ederim. Tabi Facebook  ve Instagram çekilişlerimize üstlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz. Katılım şartlarını yerine getirdiğiniz takdirde, Jacob neden sizin olmasın? 

Şimdi sizi İskambil Kartları olarak Jacob için seçtiğimiz şarkılarla baş başa bırakıyorum. Bir sonraki turda görüşmek üzeree!
        
  #1 Banks- Waiting Game

#2 Blue Foundation - Eyes On Fire

#3 Zella Day - Hypnotic

#4 Laurel - Fire Breather

#5 Nina Sublatti - Warrior

#6 Another Girl - Wild Belle

1 Haziran 2015 Pazartesi

[İskambil Kartları Blog Turu #3] Uykusuz - Ayça Güçlüten

Yeni tur zamanı geldi, okulun son noktalarına yaklaşıldı, son sınavların çilesi, not yükseltme çilçilesi derken yorgunluktan gözümün önünü göremeyecek hale geldim. Yaz geldi, pilim bitti kısacası. Bu sıcaklar insan sağlığına zararlı yahu, vallahi hamama gitsem bu kadar su dökmezdim. Küresel ısınımanın canı cehenneme, ozon tabakası bizim her şeyimiz!
             Anladığınız üzere, çok berbat bir ruh hali içerisindeyim.

 Kitabın öncelikle dışından içine doğru gitmek istiyorum, kapağı tek kelimeyle "muhteşem". Hani üstüne ne denilir hiç bilmiyorum. Postiga'yı bu konuda tebrik ediyorum, kendilerinin en en en beğendiğim kapağı ve sahiden bir yaratıcılık ürünü. Yapmaya çalıştıkları şey çok şık, kitabın kapağındaki tonlamalar inanılmaz. Hani ilk elime aldığımda kapağıyla epey bir bakıştık. Bir sanal ortamdan şöyle bir incelemek var, bir de eline alıp detaylarına bakmak var. Elime ilk aldığım andan itibaren kendisi kütüphanemdeki kapağı en güzel kitap olma şerefine erişti. Bir paragraf boyunca kapağına metiyeler düzmemden anlayacağınız üzere, sırf kapağı için bile alabilirdim bu kitabı yani düşünün öyle bir beğenme bendeki.

 Arka kapakta yazan yazıdan tutun, kitabın ilk sayfasını açtığımda okuduklarıma kadar kitap ilk başta bana oldukça ütopik gelmişti, hani nasıl desem, çok farklı bir boyuttan yazılmış gibiydi. Cümleler çok ilginçti, insan bir sonraki sayfayı çevirip "Acaba bunu nereye bağlayacak?" diye düşündürüyordu ama gel gelelim ki böyle merak uyandırıcı olaylar tüm kitapta devam ettiği için bir yerden sonra umutsuzluğa kapılmama neden oldu. Karmaşık olaylar bir yere bağlanmayacaktı, ana karakter düşündüklerini düşündüğü için değil de bizi kandırmak için düşünüyor gibiydi.

 Böyle bir kitap... Nasıl yazılabilir ki? Sanki insan düşüncelerinin karmaşıklığını anlatmak ister gibi ama bir o kadar da karmaşık ki insan anlamak istemiyor.

 Ana karakterimiz Levent'in dünyaya bakış açısını (?) okuyoruz kitap boyunca ve hani Levent gerçekten beni bir şeyleri düşünmeye iten bir karakter oldu. Olumlu şeylerden ziyade, olumsuzları. Sanırım bu kitabın kapağına bir uyarı konulmalı, "Dünyayı toz pembe gören insanlar okumamalı." diye. Çünkü karamsar bir kitap ve toz pembeleri bir anda grileştirebilirmiş gibi hissettiriyor. Bunun iyi bir şey olduğunu düşünmüyorum ama yiğidi öldür hakkını yeme demişler, böyle bir kitap boyunca bu tür olumsuzlukları ele alabilmek bir yetenek olarak kabul edilmeli. Yazarın değişik bir zekası olduğu inkar edilemez. Oturup biraz düşündüğümde kitapta ekspresyonizm ve sürrealizm gibi farklı fikir akımlarını anımsar gibi de oldum. Bu Levent'in bilinçaltı ve rüyalarının kitapta oldukça geçmesinden ve ruhsal durumlarının çok detaylı anlatılmasındandı.

 Uykusuz elimize, neredeyse Hayallerim Ruhumu Öpüyordu turunun sonlarına doğru geldi. O kadar erken gelmesine ve bu kadar minik bir kitap olmasına rağmen yine de şıp diye okuyup bitiremedim. Bu bence kitabın ağırlığına bağlıydı, mecazi olarak. Yine de sonundan da tam olarak sonundan da bir çıkarım yapamadığımı belirtmek isterim. Umarım anlayan biri çıkar da bana da anlatır, ne diyeyim.

 Kitapta mükemmel ötesi alıntılar vardı. Altlarını çizmekten kalem tükenmiş bile olabilir, ben size o kadar diyeyim, satırların kenarlarına bırakabildiğim kadar bıraktım.

Bazı aksilikler yüzünden gecikmesine ve hatta tur bitmesine rağmen bu kitabı yorumsuz bırakamazdım, eh, sonuç olarak da bırakmadım.

Benden bu kadar, beğendim ya da beğenmedim diye net bir ifadede bulunamam artık sıra sizin tercihinizde.

Bookmark Us

Twitter Delicious Facebook Digg Stumbleupon Favorites More

Search

Ne Okuyorum?

Anna Todd - After

Recent Posts

Unordered List

Pages

Text Widget

Blogger tarafından desteklenmektedir.

Author Info

Text Widget

Instagram

Facebook

Quyinin Halkı

About the Author

featured Slider

Navigation Menu

Twitter

Like us

Popular Posts

Copyright © Quyinin Tacı | Powered by Blogger
Design by SimpleWpThemes | Blogger Theme by NewBloggerThemes.com