Biliyorsunuz Ephesus Yayınları şu sıralar ciltli kitaplara farklı bir boyut getirdi, şu kapak kısımlarını rengarenk basıyorlar. (Açıklayamadım kendimi ya hfjkgh O kısma ne ad veriliyor ki Allah aşkına?) Ve yani... Of sizce de çok mükemmel değil mi? Zincirlenmiş Kalpler'in kapağına zaten ölüyorum, bir de cildi çıkardıktan sonra içinden böyle müthiş bir saks mavisi çıkınca az daha kalp krizi geçiriyordum. Masaya koyup saatlerce fotoğrafını çekebilirim sanırım. Bir kitabı en çok içerik açısından beğenirsiniz, belki yazarın kalemine hayran kalırsınız, sayfa kalitesini onaylarsınız, kapağına bayılırsınız... Ben kitabın fotojenikliğine vuruldum arkadaşlar.
Büşra Toraman'ın fantastik dalında aldığı övgüller belli olunca, kitabı elime aldığım gibi okumaya başladım. Hatta biz tur grubu olarak da oldukça mutluyuz, satışa sunulduğu gibi bize yollandığı için birçok kişiden önce bize ulaştı. Şuan aldığımız duyumlara göre internet sitelerinde neredeyse tükenmiş bile, biz şanslı takımız anlayacağınız.
Kitap, karizmatik FBI ajanımız Gregg Reese'in sekiz yıl önce acı bir şekilde ayrıldığı Blacksburg'e, üniversite cinayetlerinin sırrını çözmek ve katili yakalamak için geri dönmesiyle başlıyor. Olayı daha yakından inceleyebilmek için üniversitede eğitim görevlisi olarak göreve başlamasına rağmen cinayetler ile ilgili ne bir ipucu, ne bir kanıt bulabilen Gregg, tam bir çıkmaza düşecektir. Ta ki hayatına birden giren vahşi Amazon kızı Aleka ile karşılaşana kadar.
Zincirlenmiş Kalpler'in yaklaşık ilk 150 sayfasını okuduğumda kitabın ana temasının bir cinayet olduğunu düşünüyordum fakat daha sonra gelen olaylarla düşüncelerim çok başka yerlere gitti. Sanki ilk baştaki cinayet olayı, seriye sadece giriş için ayarlanmış gibiydi. Hani bir hikaye yazarken büyük olayı patlatmak için önceden yaşanması gereken küçük olaylar vardır ya, kitapta bu çok güzel işlenmişti. En başta, "Bu ikisini nereye bağlayabilir ki maksimum?" derken sonlara doğru cidden şok oldum. Siz de okuyun, siz de olacaksınız...
Bir Türk yabancı karakterlerle hikaye yazdığında kültür farklılıklarından dolayı ortaya absürt şeyler çokça çıkabiliyor. İnanın, buna kendim de şaşırdım, ZK'da bir kere bile o absürtlüğe rastlamadım. Hatta bir ara kapağı çevirip Büşra Toraman yazıp yazmadığını yeninden kontrol etme ihtiyacına girdim, yabancı bir yazar gibi konuyu bu kadar profesyonel bir şekilde ele alabilmesi gerçekten takdire değerdi.
Kitapta beni rahatsız eden tek nokta dış görünüşleri hakkında pek bir fikir elde edememekti. Tabi Aleka'nın kitap boyunca bahsedilen alev dövmelerini kast etmiyorum, Cleite'i, Glauce'u, Gregg'i... Dış görünüşleri hakkında net bir izlenime kapılabilmek için kitabın birkaç bölümünde okumanın gerekli olduğunu düşünürüm çünkü bilinçaltıma o şekilde yerleşiyor ama ben, zavallıcak; Gregg'in ela gözlü olduğunu sadece bir yerde okuyup kitap boyunca, "Greeeeeggg eeelaaa gööözlüüüğ" diye kendime hatırlatma yapmak zorunda kaldım. Bu çok da büyük bir sıkıntı değil, ama biricik yazar yorumlarımızı merak ettiğini söylediğinde bu noktaları da es geçemeyeceğimi fark ettim. Seri daha uzun arkadaşlar, her kitapta düzeltilen bir nokta 3. kitapta mükemmelliyeti doğurur diye düşünüyorum.
Kısacası, çoğunluğun almak için delirdiği bir kitap olduğunu bilsem de yine de tavsiye etmekten geri durmayarak, alın ya kitabı diyorum. Alta kitaptan bayıldığım bir bölümü ve tasarımcımızın -Ellerin dert görmesin Serhat- emeği olan o mükkemmel alıntıları bırakıyorum. Kendinize iyi bakın, yeni turda görüşmek üzeree! :D
0 yorum:
Yorum Gönder